Bir şehir düşünün tarihi eski, dokusu yüzlerce
yıldan geliyor. Doğasını Yüce Yaradan özene bezene yaratmış. Açıkçası ölçü o
şehirden yana fazla kaçmış. Dağları başka, vadisi bir başka… Dereleri… Bağları…
Suları… Evleri… Sokakları bile… Kanyonu…
Hele Fırat’ı…
Mecnun Leyla’sından edilir mi? Kerem Aslı’sından?
Ferhat Şirin’inden ayrılır mı? O zaman aşk masalları olur mu? Peki… Kemaliye
Fırat’ından, Fırat Kemaliye’sinden ayrı düşer mi? Fırat kahrından kurur
Kemaliyesiz… Kemaliye güzelliklerini yitirir Fırat’sız…
Birileri Fırat’ı ayırmaya çalışıyor Kemaliye’den. İnsan eliyle koca koca bina duvarlarıyla
Fırat’ı yalnızlığa terk ediyorlar. Kemaliye Fırat’ı bina aralarından görür
oldu. Eskiden; çarşı öncesi, çarşı sonrası Fırat boylu boyunca seyredilirdi. Ezelden
beri Cumhuriyet Meydanı’nın oradan Fırat
görülmezdi. Dükkânlar, otel perdelerdi Fırat’ı…
Akan, coşan Fırat Keban barajıyla durdu,
durgunlaştı. Fırat Kemaliye önlerinde Kocaman bir göl oldu. Kemaliye Keban
Gölü’ne çok şey verdi. Bağlarını verdi… Köprülerini ve evlerini verdi… Su
kaynakları göl sularının altında kaldı.
Yine de dokusunu korudu Kemaliye. Alımından, güzelliğinden pek bi’şey
yitirmedi. Her şeye rağmen Kemaliye’nin insanları hiç yabancılaşmadı sılasına.
Ya şimdi..!
(4.fotoğraf alıntıdır.)
İletişim : kemaliyenotlari@gmail.com
Söyleyemediklerimizi dile getirmişsiniz ağzınıza sağlîk.
YanıtlaSil